28 Nisan 2012 Cumartesi

BİR OFİS KAHVALTISI VE ŞİKAYET

Bir ofis kahvaltısı daha...Meşhur cumartesi kahvaltılarına kaldığımız yerden devam ediyoruz.Yani devam ediyoruz da "cumartesi ve çalışmak" ne kadar uyumsuz ne kadar gereksiz bir ikili.Oysa ki hayallerimin cumartesi ikilileri ise aslında şöyle; "cumartesi ve gezmek" ,"cumartesi ve dinlenmek" ,"cumartesi ve işsizlik","cumartesi ve aile kavuşmaları","cumartesi ve güneşli bir gün","cumartesi ve hobiler" vs. vs. bu listem uzar gider.





Şimdi yani çalışmak terimi hiç yakışıyor mu cumartesi gününün yanına.Bunu biz anladık ama bu yeterli değil.Yani verimlilik analizi denilen bir şey var.Hafta sonu yeterli gelmez ise insancıklara pazartesi günü böyle sendrom üzerine sendrom geçiririz işte.Oysa cumartesi kaybedeceğimiz düşünülen iş saati tatil edilse yeteri kadar dinlenmenin verdiği enerji ile pazartesi günü daha adam akıllı iş başı yapıp cumartesi kaybedilen iş kaybını bu enerji ile kat ve kat yerine koymaz mıyız koyarız.Ama nerde bunu ben anladım da başka anlayan yok.Böyle daha çok iş yaptığımız düşünülsede verim düşüyor ve daha az iş yapılıyor...Nerede bu millet nerede bu devlet =) Şikayet üzerine şikayet gibi oldu ama öyle doğruya doğru muhalifim iş ile ilgili meselelerde hem de çoookkk şimdi derinine girersem çıkamam o yüzden hadi sağlıcakla kalın ve bol tatilli ben de inşaat piyasasını kurtarmaya devam edeyim peahh...

26 Nisan 2012 Perşembe

DOMATES SOSLU TOP KÖFTE

İşte top köftelerim...Köfteler kirpimin elinden makarna ve sos benden.Menü cumartesi akşamımızdan.Ben bayıla bayıla yedim bu menüyü makarna sevmeyen var mı?



Malzemeler:
Köfteler İçin:
  • 500 gr. kıyma
  • 1 orta boy soğan
  • 1 yumurta
  • Yarım su bardağı galeta unu
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 çay kaşığı kekik
  • Yarım çay kaşığı karabiber
Domates sosu için:
  • 2-3 dal taze yeşil soğan
  • 1 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 3 adet domates
  • 1 diş sarımsak
  • 1 yemek kaşığı salça
  • 1 çay kaşığı tuz



 
Yapılışı: Köftelerimiz için soğanları minicik doğrayıp diğer malzemelerle iyice yoğuralım ve minik boy top köfteler hazırlayalım.Top köftelerimizi az yağda kızartalım.

Sosumuz için az sıvı yağımızda ince doğranmış yeşil soğanlarımızı biraz kavuralım ve salçamızı ve doğranmış sarımsağımızı ekleyip bir iki çevirip hemen küp küp doğranmış domateslerimizi ve tuzumuzu ekleyip sosumuzu pişirelim.Eğer domateslerimiz yeteri kadar sulu değil ise yarım çay bardağı kaynamış su ilave edip sosumuzu hazır hale getirelim.Sosumuzu köftelerimizin üzerine dökerek servis edelim.

FESLEĞEN SOSLU FETTUCCINE

Hafta sonundan kalma tariflere devam =) Ya bu kız bir tek hafta sonu mu yemek yapıyor deseniz yeridir valla öyle değil...Sadece hafta içi yemeğimi apar topar pişirip acil yeme faslına geçtiğimiz için fotoğraflamaya fırsat bulamıyorum zaten iş günlerinde öyle vakit alıcı yemekler de yapamıyorum.O yüzden hafta sonu tariflerine devam...



Geçen haftalarda iş için Torino'ya giden eşimden sadece iki şey istedim.Magnet koleksiyonum için magnet ve çeşit çeşit İtalyan makarnalarından.İnsan büyük şeyler ister değil mi? Neymiş makarna =) Olsun ben böyle mutluyum... Makarnaların arasından hemen fettuccineyi ayırdım ve pişirdim.Üzerinde soslu top köftelerle servis ettim.Fettuccinenin asıl meşhur tarifi olan fettuccine alfredo yapmayı sonraya bıraktım.Bu seferlik sadece fesleğen ile sade bir sos hazırlayıp üzerine soslu köftelerimi ekleyerek makarnamı lezzetlendirdim.Top köftelerim de işte burada...

23 Nisan 2012 Pazartesi

AİLECE PAZAR KAHVALTISI

Güzel bir hafta sonunun arkasından işte taze taze kahvaltı masamız.Pazar sabahı anneden dedeye kadar biz bize tüm aile kahvaltı masasındaydık.Kahvaltı sonrası dedem için bir kez daha düğün videosu izlendi.Ben de birileri eve gelip düğünü izlemek istedikçe izliyorum kendi düğün videomu.Yoksa nerede oturup baştan sonuna kadar kendi düğünümü izlemek için zaman.Bazı komikliklerimi 2 sene sonra ancak fark edebiliyorum.Her izlediğimde yeni bir şey... Mesela yıllar önce gelin çiçeğini çok saçma bulan ben tebrikler ve fotoğraflar boyunca elimdeki gelin çiçeğini sıkı sıkı tutmuş öyle kalmışım.Bir ara artık elim yorulduğundan mıdır iyice elimi yukarı tutarak neredeyse burnumun dibine kadar yaklaştırmışım çiçeği...Dün izlerken gülüyor annem.Ya hadi benim aklım beş karış havada niye hiçbiriniz beni uyarmadınız diyorum, kime diyorum düğünde hepimizin aklı beş karış havada =) Ben ve çiçeğim de bütün fotoğraflarda ta ki kolum yorulup da çiçeği bırakmayı akıl edene kadar...






Neyse kahvaltı masamıza dönelim.Kahvaltı masamız için sıcak bir şeyler olmazsa olmaz bu yüzden ben sigara böreği hazırladım akşamdan ve sabahleyin kızarttım.Sigara böreğinin tarifini bilmeyen yoktur ama yine de vereyim =) Lor peyniri ile doğranmış maydanozu karıştırın.1 yufkayı eşit 8 üçgen parçaya bölün ve her bir yufkanın geniş tarafına yeterince peynirli içten koyup sarın ve yufkanın ucunu hafifçe suya batırarak yapıştırın.En son kızgın yağda her iki yüzü kızarana kadar kızartıp yağını çekmesi için peçetenin üzerinde bir süre bekletin.

Bu arada ben akşam akşam dalgınlıkla 1 yufkayı değil 8 tam 16 parçaya bölmüşüm e toplamda 4 yufka olunca sar babam sar dile kolay tam 64 tane sigara böreği sardım =) Olsun işin iyi tarafı buzluğa atacak bir sürü sigara böreğim oldu.Evet unutmadan hazır sarılmış sigara böreklerinizi pişirmeden buzdolabı poşetlerinde buzluğunuza atabilirsiniz.Denedim buzluktan çıkarılıp kızartınca aynı sonuç oluyor sadece kızartırken yağ ilk başta birkaç sıçrama yapıyor o kadar.Afiyet olsun...

17 Nisan 2012 Salı

ÖĞLE MOLASI

İş yerinde öğle zamanı ve yemek vakti...Yemeğimizi yedikten sonra Aylin'le kendimizi attık dışarı ve belediyenin çiçek satış noktasına gittik.Zaten çiçeklerin kokuları ta nereden kendine doğru çekiyor insanı.Şu sıralar Bağdat Caddesi'nde yürürken Göztepe Parkı'nın yanından geçenler hangi mis kokulardan bahsettiğimi anlıyorlardır.Baharla birlikte parkta bir sürü lale, papatya ve sümbüller hatta güller baş göstermeye başlıyor ve muhteşem bir görüntü oluşturuyorlar.Biz de dayanamadık ve birkaç çiçek satın aldık evde dikmek üzere.İşte bir öğle arasından birkaç kare...




16 Nisan 2012 Pazartesi

FIRINDA PATLICANLI KÖFTE

Pazartesi günlerini seven var mı ? =) Ben de sevmiyorum çoğu kişi gibi, ruhum kısmen tatil modunda kalmış oluyor.Yine çabucak geçti yaaa derken buluyorum kendimi.Şimdi de tatilden kalan tarifimi yayınlamak kalıyor.Uzun süredir kızartmaya el sürmüyordum yapma zamanı gelmişti.Bu yüzden pazar günü akşam yemeğimiz için fırında patlıcanlı köfte yaptım.Ama ne yalan söyleyeyim kızartma ile aram kötü benim hemen rahatsız ediyor midemi o yüzden çok nadiren yiyorum.Bu kızartma bana 1 sene yeter =)
Malum patlıcanların ne kadar yağ çektiğini bilmeyen yoktur herhalde.Ama bu tarifin hakkını vererek yapayım dedim.Bir dahaki sefere kızartmadan yapmaya devam =) İşte fırında patlıcanlı köfte tarifim...




Malzemeler:
Köfte malzemeleri:
  • 250 gr. dana kıyması
  • 1 küçük boy soğan
  • 1 yumurta
  • 1 tutam maydanoz
  • Çeyrek su bardağı galeta unu
  • Yarım tatlı kaşığı tuz
  • 1 çay kaşığı kekik
  • Yarım çay kaşığı karabiber
  • Yarım çay kaşığı kimyon
Diğer malzemeler:
  • 2 adet tombul patlıcan
  • 2-3 adet domates
  • 2 adet sivri biber
  • 1,5 yemek kaşığı salça
  • 1 su bardağı kaynamış su
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • Kızartma için sıvı yağ
  • Tercih eden kaşar peyniri de ekleyebilir.

Yapılışı: Patlıcanlarımızın baş kısımlarını kesip alacalı soyalım ve tuzlu suyun içinde beklemeye bırakalım.Patlıcanlarımız tuzlu suda beklerken köftelerimizi hazırlayalım.Bunun için incecik kıyılmış kuru soğanımızı ve maydanozumuzu kıyma ve diğer köfte malzemeleri ile karıştırıp iyice yoğuralım ve orta boy köfteler hazırlayalım.
Daha sonra patlıcanların suyunu sıkarak peçete ile iyice kurulayalım ve 1 parmaktan daha ince dilimleyelim.Bir tavada iyice kızdırdığımız sıvı yağda önce patlıcanları daha sonra köfteleri kızartalım ve fazla yağlarını atmaları için peçete üzerine alalım.En son fırında pişireceğimiz için hem patlıcanlarımızın hem de köftelerin tam pişecek şekilde kızarmasına gerek yok.
Bir fırın tepsisine önce patlıcanları üzerine köfteleri, köftelerin üzerine de ince halka şeklinde doğranmış domatesleri ve kaşar ve sivri biberleri yerleştirelim ve kürdan batırarak sabitleyelim.
Tepeleme olmayacak şekilde 1,5 yemek kaşığı salçayı 1 su bardağı kaynamış su ve 1 yemek kaşığı tuz ile karıştıralım.Bu karışımı fırın tepsimizin dibini kaplayacak ve köftelerimizin üzerine gelmeyecek şekilde dökelim.Patlıcanlı köftelerimizi 180 derecede yarım saat kadar pişirelim.

Not: Bu ölçüler ile 13 adet patlıcanlı köfte yapmış oldum.Ayrıca küçük dikdörtgen fırın tepsilerinden kullanıyorum.Daha çok kişi için yapacak ve büyük fırın sahibi kişilerin tüm malzemelerin 2 katını kullanmalarını tavsiye ederim.

9 Nisan 2012 Pazartesi

KİRPİMİN FIRINDA PATATESLİ ÇİPURASI

Güneşli mi güneşli ve güzel bir hafta sonunun arkasından yağmurlu mu yağmurlu bir İstanbul günü...Oysa tamam artık bahar geldi demiştik ve çok güzel bir hafta sonu geçirmiştik.Cumartesi günü çok sevdiğimiz iki arkadaşımız çok güzel bir düğünle evlendiler ve onlarda nihayet muratlarına erdiler.Pazar gününü de eşimle biz bize geçirdik ve bu sefer mutfakta bir kirpi vardı (Tabağın yanındaki kirpili peçetelerim bu yüzden akşam favorimdi) =)


Evet bizim kirpi girdi mutfağa ve sıvadı kolları bir güzel balık pişirdi.Fırında patatesli çipura...Ya da daha afilli bir isim koyayım "Kirpi'nin Fırında Patatesli ve Soğan Halkalı Çipurası" =) Hep böyle çekiştirip uzatıp entel dantel yapmazlar mı yemek isimlerini.Zannedersin tadı farklı oluyor böyle olunca.


Neyse daha fazla uzatmadan kirpimin fırında çipurasının tarifini vereyim.Biz  sağlıklı olması için fırında az yağ ile pişirdik balıklarımızı ve fırın poşeti kullandık.Balıklar fırında piştiği için sağlıklı olmasının yanında kızartmadaki gibi yanmadıkları için neredeyse hiç kokuda bırakmadılar mutfakta ayrıca fırın poşetinde piştikleri için tertemiz kalan fırın tepsisi de cabası tavsiye ederim =) İnşallah fırın poşetlerinin bir zararı yoktur...

Malzemeler:
  • 1 çipura için
  • 1 adet küçük boy patates
  • 1 adet küçük kuru soğan
  • Üzerine sürecek kadar sıvı yağ
  • Tuz
  • Karabiber
Biz 2 adet çipura kullandığımız için malzemeleri 2 şer tane kullandık...


Yapılışı: Balıklarımızı temizletelim ve bir güzel yıkayalım.Balıklarımızın her iki yüzüne bıçak ile verev şekilde çizikler atalım.Sürme fırçası yardımı ile balıklarımızın iki yüzünü yağlayalım.Balıkların hem dış yüzeylerine hem de içine yeteri kadar tuz ve karabiber serpelim.

Soğanlarımızı ince halka şeklinde doğrayalım.Patateslerimizi de çok kalın olmayacak şekilde halka doğrayalım.Bir kapta soğan ve patateslerimizi tuz ve 1 yemek kaşığı sıvı yağ ile harmanlayıp karıştıralım.

Fırın poşetimizi çok az unlayalım.Patates, soğan ve balığımızı poşete koyup ağzını kapatalım.Poşetimizin üzerine kürdan yardımı ile birkaç delik açalım.Hazırladığımız poşetimizi fırın tepsimizin içine oturtalım ve 180 derecede yaklaşık 45-50 dakika pişirelim.

Not: İki adet çipura bir fırın poşetinde rahatlıkla pişebiliyor...Ayrıca sevenler sarımsak da ekleyebilirler bu tarife...

4 Nisan 2012 Çarşamba

ANNEMİN PUF BÖREĞİ

Hayatın yoğunluğundan elimdeki tarifleri yazamaz hale geldim.Çocukluğumun lezzetlerinden birisi olan bu böreğe hemen biraz vakit ayırıp yazıyorum.

Annemin puf böreği... Annemin puf böreği ününü oturduğu apartman ve civar apartmanlara kadar yaymıştır.Aslında malzemeler kızartmalık hamur tarifinden çok farklı değildir ama el lezzetinden midir bilinmez başkası aynı tarifle yapınca bunu aynı lezzet olmayabiliyor.O yüzden elinin lezzetine güvenen yapsın =)


Bizim annemle puf böreği sahnemiz evde klasiktir.Annem yaptığı hamuru bir yandan açıp hazırlarken ben de bir yandan tavanın başında annemin hazırladığı börekleri anında alıp kızartırım.O açar ben kızartırım.Gerçi şimdi bu sahnemizde bir kişi daha vardı.Annem açtı ben kızarttım eşim yedi =) Ben bu leziz böreklerin tadına bile bakmadım malum yaz yaklaşırken kilo almaya gerek yok...Sonuçta bütün çocukluğumu kaplamış olan bu böreğin lezzeti yeteri kadar yer etmiştir damağımda daha fazlasına gerek yok =) İşte annemin pufidik börekleri...


Malzemeler:

Hamur malzemeleri:
  • 2 kase un (Klasik yemek takımı kaselerinden)
  • 1 yumurta
  • Alabildiği kadar su
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 2 yemek kaşığı yoğurt
  • 1 paket kabartma tozu
İç malzemeleri:
  • 5 orta boy patetes
  • 1 küçük kuru soğan
  • 1 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 çay kaşığı pul biber
  • Tuz

Yapılışı: Önce iç malzemelerini hazırlayalım.Patateslerimizi haşlayıp ezelim ve küçük bir tavada ince doğranmış kuru soğanımızı kavuralım ve ezdiğimiz pateteslerin üzerine dökelim.Tuzumuzu ve az kırmızı biberimizi de ekleyerek patetesimizi iyice karıştırıp bir kenarda bekletelim.

Daha sonra bütün hamur malzemelerini bir kapta karışıtırıp suyu yavaş yavaş yedirerek kulak memesi kıvamında bir hamur oluşturalım ve iyice yoğuralım.Hamurumuzdan cevizden biraz daha büyük parçalar koparalım.Hafif unlanmış setimizin üzerinde parçaları oklava yardımıyla biraz açalım.Açtığımız hamurun bir köşesine iç malzememizden koyup hamurumuzu yarım ay şeklinde kapatalım ve hamurlarımızı tavada, kızgın bol yağda, orta ateşte önlü arkalı kızartalım.

3 Nisan 2012 Salı

HASSASIM BEN HASSAS...

Yeni bir haftaya daha yeni başlayabildim.Evet ben daha bugün iş başı yapabildim yani şimdi salı sendromu yaşamalı biraz =) 2 gündür hastaydım...Aile ile güzel geçen bir akşam yemeğinin sabahında rahatsızlandım ve aman önemsizdir diye ilk başlarda önemsemediğim mide bulantıları ve baş dönmeleri pazar akşamında beni bayılma noktasına getirince soluğu yine ve yeniden Marmara Üniversitesi'nin acilinde aldık.Mide enfeksiyonu, zehirlenme benzeri bir şeyler geçiriyormuşum.Ne hassas yapım varmış benim ya her bir şeye tepki veriyorum.Neyse şimdi kendimle dalga geçiyorum ama pazar günü tüm vücudum iflas etmiş vaziyetteydi.

Bu arada annemlere söylemedik endişelenmesinler diye.Ameliyat olan anneanneme bakan annem zaten gelemeyeceği için öğrenip de boşuna üzülsün istemedim.Allah herkese sağlık versin.Bu arada yok başım ağrıyor yok kıçım ağrıyor diye abidik gubidik şeylerden ötürü hastaneye gidip acilleri meşgul eden kişiliklere buradan sesleniyorum.Siz güle oynaya televizyon seyrederken ben yarı baygın acil koltuklarında sizden sonra olan sıramı bekliyordum.Herkes biraz duyarlı olsun ve nasıl olsa devlet bana bakmak zorunda deyip acilleri sudan sebeplerle meşgul edip asıl sağlığı zor durumda olan insanları zor durumda bırakmasınlar.Bir kişi bile okusa bu dediklerimi kardır =)

Bu arada ben bunları yazarken iş arkadaşım Aylin'in ettiği lafı da yazmadan edemedim.Neymiş ; "Ha deyince gelmez mutluluk ha ha ha hay diyeceksin" =) Herkese sağlıklı günler...